“Kuzey ve Doğu Suriye Ermenileri, soykırımın başlangıç tarihi olan 24 Nisan’da Nubar Ozanyan Taburu’nu ilan edecek. “Rojava Devrimi bizi bir araya getirdi” diyen taburun üyeleri, “1915’ler bir daha yaşanmaması için halkımızı savunacağız” dedi.
Osmanlı tarafından 24 Nisan 1915’te Ermeni aydınlarının tutuklanması, sürülmesi, öldürülmesiyle başlayan ve 27 Mayıs 1915’teki Tehcir (Sevk ve İskan) Kanunu kapsamında bazı kaynaklara göre, 1.5 milyon Ermeni’nin yerinden yurdundan edilerek çoğunun katledilmesine yol açan soykırımın 104’üncü yılına giriyoruz.
Türkiye ve bölgenin kadim halklarından olan Ermeniler, bulundukları kentlerden kademe kademe Ortadoğu’nun çeşitli yerlerine sürüldü. Bunların başında Suriye ve Irak gelirken, Suriye’ye gelen Ermeniler de katliamdan geçirildi.
Hayatta kalma mücadelesi veren Suriyeli Ermeniler ise, Suriye’de patlak veren iç savaştan dolayı yok olma tehlikesiyle karşılaştı. Savaş içerisinde bazı silahlı grupların saldırılarına uğrayan Ermeniler, Rojava Devrimi’ne öncülük eden halkların başında geldi. Her alanda olduğu gibi askeri alanda da örgütlenen Ermeniler, Kuzey ve Doğu Suriye’de ilk kez bir Ermeni taburunu oluşturdu.
Ermeni Taburu ismini TKP/ML TİKKO komutanlarından Nubar Ozanyan’dan alıyor
Daha önce Kuzey ve Doğu Suriye’nin savunma güçleri içerisinde yer alan Ermeniler, şimdi sadece Ermenilerden oluşan bir tabur kuruyor. Tabur; ismini DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren TKP/ML TİKKO komutanlarından Nubar Ozanyan’dan (Orhan Bakırcıyan) alıyor. Uzun bir süredir çalışması yürütülen taburun, hazırlıkları neredeyse tamamlanmış durumda. Taburun ilanı ise Ermeni Soykırımı’nın yıldönümü olan 24 Nisan’da yapılacak. İlanın yapılacağı yerde de hazırlıklar yapılırken, savaşçılar ilanın yapılacağı yerin duvarına, tüm dünyada Ermeni Soykırımı’nı temsil eden çiçek olarak görülen “beni unutma çiçeğini” de çizmeye başladı.
Tabur kimlerden oluşuyor:
50’yi aşkın kişiden oluşan taburun üyelerinin hepsi, 1915’te Suriye’ye sürülen Ermenilerin yakınları. Aralarında Diyarbakır, Urfa, Muş, Bitlis, Antep ve Batman’dan gelenler bulunuyor. Onlardan biri olan Masis Otanyaf da Urfa’dan sürülen Ermeni bir aileden geliyor. Taburun sorumlularından olan Otanyaf, askeri yapılanmalarının Kuzey ve Doğu Suriye’de örgütlenen ilk Ermeni askeri yapılanma olduğunu söyledi. Kürt, Arap ve Süryani taburlarından sonra Ermeni taburunun da kurulduğunu belirten Otanyaf, bunu halklarını savunmak için gerçekleştirdiklerini ifade etti. Otanyaf, Suriye’de Qamişlo, Hasekê, Serêkanîyê, Dirbesiyê ve Amudê gibi kentlere dağılan Ermenileri bir araya getirdiklerini söyledi.
ERMENİCE ÖĞRENİYORLAR
Uzun bir eğitim sürecinden geçen taburun öncelikli dersleri arasında ise Ermenice yer alıyor. Savaşçılar neredeyse her gün periyodik olarak Ermenice dilini öğreniyor. Eğitim gördükleri odada ünlü devrimci Levon Ekmeçiyan’dan katledilen son Ermeni olarak görülen Hrant Dink’e kadar birçok kişinin fotoğrafı asılmış. Dersler arasında Ermeni tarihi, kültürü ve sanatının yanı sıra gerçekleştirilen soykırıma ilişkin dersler var. Yıllardır kendilerinden zorla alınan dillerini öğrenmeye çalıştıklarını belirten Otanyaf, fikri ve ideolojik anlamda da çalışmalarının olduğunu kaydetti. Otanyaf, kendilerinden alınan her şeyi geri almak için savaş başlattıklarını dile getirdi.
“ROJAVA BİZİ BİR ARAYA GETİRDİ”
1915’in Ermeniler için unutulmaz bir acı olduğunu belirten Otanyaf, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşam alanı bulduklarını ifade ederek, şöyle konuştu: “Rojava Devrimi kadın devrimi olduğu kadar, ezilen halkların devrimidir. Her halk bu devrim altında bir araya geldi. Ermeniler de bu devrimin öncü kesimlerinin başında geliyor. DAİŞ’le birlikte halkların bu birlikteliklerini yok etmeye çalıştılar. Biz de buna karşı örgütlenmeye başladık. Çalışmalarımız sonucu Nubar Ozanyan Taburu altında bir araya geldik. Rojava devrimine yapılan saldırılar bize bunu net gösterdi. Eğer böyle giderse daha önce Ermeniler nasıl yok edildiyse bu gün de yok edilmeye devam edilecek. Bu tehlikeyi gördük, bunun önünü almak için askeri olarak örgütlenmeye gittik. Türkiye’nin desteklediği çeteler bizi bir kez daha yok etmek istedi. Biz de Kürt ve Arap halklarımız ile birlikte buna karşı aynı saflarda yer aldık.”
“HESAP SORACAĞIZ”
Halkların toprakları için mücadele ettiğini aktaran Otanyaf, Ermenilerin de aynı amaçla var olduklarını belirterek, “Ermenilere yaşatılan kara günün hesabını kimse vermiyor. Bunun şu an ki muhatabı Türkiye’dir. Fakat onların bize ve diğer halklarımıza nasıl yaklaştıklarını görüyoruz. Onun için onlardan bir şey beklemiyoruz. Ezilen halklara yaşatılanların hesabını biz soracağız. Bu da onun bir başlangıcıdır. Halklarımıza kutlu olsun” dedi.
KASAPYAN: KARA BİR GÜN
Taburun kadın savaşçılardan Tamara Kasapyan ise, soykırım dönemi Urfa’dan sürülen ailelerin birinden geliyor. 24 Nisan 1915’te Hıristiyan halklara dönük saldırıların başladığını dile getiren Kasapyan, özelde de Ermenilere büyük katliamlar yaşatıldığını aktardı. Kasapyan, 1915’in fiziki bir soykırımın yanı sıra kültürel ve demografik bir soykırım olduğunun da altını çizdi. Bu soykırım kapsamında Ermenilerin Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafına dağıldığını kaydeden Kasapyan, “Ermeniler Suriye’ye de sürüldüler. Geldikleri yerlerde de bu yok etme politikaları devam etti. Geldikleri yerin dini ve dili neyse onların da o oldu. 24 Nisan biz Ermeniler için kara bir gündür” diye konuştu.
KADIN SAVAŞÇILAR DA VAR
Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında yaşadıklarını söyleyen Kasapyan, bu topraklarda gerçekleştirilen devrimin kendilerine ait olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti: “Biz de Ermeniler olarak bunun içinde yer alıyoruz. Her alanda olduğu gibi şimdi de askeri anlamda örgütleniyoruz. Bu tabur içinde sadece erkekler yok, aynı zamanda kadınlar da yer alıyor. Kadın taburunun kurulması için de çalışmalarımız olacak. Ancak bu ilerleyen zamanlarda yürütülecek. Kuzey ve Doğu Suriye toprakları bize kucak açtı. Şimdi biz de ona olan borcumuzu ödüyoruz. Onu savunuyoruz.”
24 NİSAN’DA İLAN EDİLECEK
Kasapyan, taburlarını 24 Nisan günü ilan edeceklerini belirterek, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ermeni Soykırımı’nın yapıldığı günün yıldönümünde bunu halklarımıza duyuracağız. Bu hem katliamlarına devam eden güçlere hem de soykırımcı güçlere karşı cevabımız olacak. 1915’ler bir daha yaşanmaması için halklarımıza söz veriyoruz. Kendimizi daha fazla savunacağız.”
Kaynak: MA