Maraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde etkilenen 11 ilde bulunan hapishanelerde tutsaklara yönelik ağır hak ihlalleri kamuoyuna yansıdı. Depremler sonrası hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine ilişki MA’ya konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishane Komisyonu Üyesi avukat Ercan Yılmaz, kendilerine bu yönlü çok sayıda başvurunun geldiğini söyledi.
Depremin meydana geldiği illerde çok sayıda hapishanenin bulunduğunu hatırlatan Yılmaz, “Depremden birkaç gün sonra mahpusların özelikle de siyasi mahpusların hem ailelerine hem avukatlarına hem de derneğimize başvuruları oldu. Mahpusların, ailelerinden uzun süre haber alamadıkları ve ancak depremin ikinci üçüncü günü telefon görüş haklarını kullandıklarını öğrendik” dedi.
‘Çıplak arama dayatması yapılıyor’
Depremin meydana geldiği illerden, Antalya 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi, Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Hapishanesi, Bodrum S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Samsun Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne yoğun sevklerin yaşandığını ifade eden Yılmaz, “Mahpusların Samsun ve Bodrum gibi hem yüksek güvenlikli hem de ailelerin ulaşımının zor olduğu hapishanelere gönderilmesi, Aile Hayatına Saygı İlkesinin ihlalini oluşturuyor. Özellikle hapishaneye giriş sırasında, Türkiye’de bir rutine dönüşmüş olan çıplak arama dayatması yapılıyor” diye belirtti.
‘Yaşam hakkı ihlali’
Deprem esnası ve sonrası tutsakların ailelerine ulaşmamasının gerginlik ve travmalara neden olduğunu dile getiren Yılmaz, “Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıklama yapmak zorunda kaldığı Hatay T Tipi Cezaevi’ndeki olaylarda 3 mahpus yaşamını yitirdi ve 12 mahpus yaralandı. Bakanlığı, bazı mahpusların firar ettiği, firarın engellenmesi için de askerin veya kolluk görevlilerinin silah kullanmak zorunda kaldığı yönünde bir açıklama yaptı. Burada ihlal edilen en temel hak yaşam hakkı ihlali. Burada hızlı bir şekilde Adalet Bakanlığı’nın ilgili hapishanelerin uygun koşullar yaratarak mahpusların aileleriyle iletişim kurmalarını sağlaması gerekirken, bu konuda çok ciddi bir direnç gösterildi. Bu nedenle de mahpuslar bu durumu kabul edemedikleri için karşı tepkilerini geliştirdiler ve birçok mahpusun yaşamını yitirmesine, birçok mahpusun yaralanmasına varan olaylar meydana geldi. Bu da kriz anında idarenin sorun çözemediğinin bir göstergesidir” diye konuştu.
‘Mahpusların yaşadıkları çok fazla gündeme gelmiyor’
Basına da yansıyan görüntülerde firar teşebbüsünde bulunduğu iddia edilen mahpuslara işkence edildiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: “Mahpusların ters kelepçeli bir şekilde yere yatırılarak, baş ve yüz kısımlarında kanamaların olduğunu, bu da bize işkencenin yaşandığı emaresi teşkil ediyor. Burada işkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpusların da etkili başvuru yollarına ulaşabilmesi gerekiyor. Bakanlığın ve hapishanelerin bu konuda mahpuslara kısıtlayıcı tavırlarda bulunmaması gerekiyor. Bu tarz durumlarda zaten ülkenin gündemi depremken mahpusların yaşadıkları çok fazla gündeme gelmiyor. Bu da biraz daha kamu görevlilerini cesaretlendiren bir ortam yaratıyor. Bu süreçte işkence iddiası olan, yaşam hakkı ihlaline maruz kalan her bir mahpus için etkili bir soruşturma yapılmasını talep ediyoruz. Buna ilişkin Adalet Bakanı’nın ve hükümetin failler hakkında etkili bir soruşturma başlatmaya davet ediyoruz.”
‘Üç kilit’
Hapishanelerde “güvenlik” adı altında şartların daha da ağırlaştırıldığını belirten Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: “Elazığ Cezaevini ziyaret ettim, hapishanede depremden kaynaklı bir hasar yok. Cezaevinde yaptığımız görüşmede mahpuslar, şunları söylüyorlar; ‘daha önce bir tane kilit olan kapılara, şu an iki ya da üç kilit takılmış’ bu da yukarıdaki iddiayı doğruluyor. Mahpusların olası bir deprem anında firarlarını engellemek için hapishane idaresi ve görevlileri mahpushaneyi terk edip, orayı mahpusların firar edemeyeceği bir şekle dönüştürmüşler. Mahpusların yaşamlarının ne kadar risk altında olduğunu ve deprem sırasında ‘şansları varsa yaşarlar’ anlamına geldiğini gösteriyor. Hâlbuki mahpushanelerde de acil toplanma alanlarının olması gerekiyor.”