Güncel

Aldar Xelîl: Suriye ordusu sınır hattında bulunacak

Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, Ronahî TV’de gazeteci Rodî Mihemed Elî’nin sorularını yanıtladı. İşgal saldırılarına karşı sonuna kadar direnileceğinin mesajını veren Xelîl, Suriye hükümeti ile varılan anlaşmanın detaylarını paylaştı.

Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, Ronahî TV’de gazeteci Rodî Mihemed Elî’nin sorularını yanıtladı. İşgal saldırılarına karşı sonuna kadar direnileceğinin mesajını veren Xelîl, Suriye hükümeti ile varılan anlaşmanın detaylarını paylaştı. Suriye hükümeti ile bir anlaşma değil bir anlaşmanın başlangıcının olduğunu belirten Xelîl, Suriye ordusunun sadece sınır hattında yer alacağını ve Özerk Yönetim sistemi ile ilgili bir görevlerinin bulunmadığını vurguladı. Xelîl, öncelikli hedeflerinin de Efrîn’in özgürlüğü olduğunu söyledi.

Aldar Xelîl’in konuşması şöyle:

“Tek bir kişi kalıncaya kadar direneceğiz”

Biz bir direniş halindeyiz. Çok ağır bir saldırı var. Sadece askeri bir işgal değil, ölüm kalım savaşıdır. Tüm şehitleri anıyor, savaşanları selamlıyorum. Yaralılara şifa istiyorum. Serêkaniyê de Türk devleti siviller ve gazetecileri hedef aldı. Artık tüm insani değerleri ayaklar altına almış olduklarını gösteriyor. Erdoğan ve hükümeti soykırım kararı aldıklarını, tüm insanlık değerlerini ihlal ettiklerini gösterdi. Herkesin gözleri önünde gerçekleşti. Gelecek Partisi Sekreteri Hevrin Xelef arkadaşımızı esir alarak şehit ettiler.

Heyva Sor’a bağlı doktorlar kaçırıldı, akıbetini bilmiyoruz. Serêkaniyê’de aynı biçimde sivillere yönelik saldırı oldu. Bu bir tabloyu ortaya çıkarıyor; bir taraftan direniş devam ediyor. Halkımıza bir söz verdik, tek bir kişi kalıncaya kadar direneceğiz. Biz kazanacağımıza inanıyoruz. Savaş ve direniş de devam ediyor. Türk devletinin amacına ulaşmayacağına inanıyoruz.

“Dünya savaşı”

Fakat bununla birlikte farklı bir da durum var, biz tek başımıza burada yaşamıyoruz. Burada yaşayanlar, dışarıdan gelenler ve etrafta olanlar var. Sadece bir grupla savaşmıyoruz. Burada senin de kartlarını oynaman, rolünü oynaman gerekiyor. Eski Kürt mantığında olduğu gibi ‘her şey bitti bu bizim kaderimizdir’ diyemeyiz. Kazanımlarımızı korumamız gerekiyor.

Bu bir dünya savaşıdır. Bir çok aydın da bunu belirtiyor. Bizim de çok zavallı durmamamız gerekiyor. Binlerce şehit var. bizim şehitlerin emeğinin, halkımızın emeği ve kazanımları elden gitmemeli. Böyle hareket etmek zorundayız. DAIŞ’e karşı mücadelede Amerika ve Koalisyon Güçleriyle bazı ilişkiler kuruldu, bu da bir kazanımdı.

“Önceliğimiz halkımızı korumaktır”

Efrin’de Rusya’nın politikası değişti. Efrin’i Türk devletine nasıl teslim ettiklerini dünya gördü. Şimdi bu topraklarda rejim var, ABD var, Rusya var, koalisyon var, çeteler var, Türk devleti ve biz varız. Önceliğimiz halkımızı korumaktır. Herkesin bizi yok etmeye çalıştığı böylesi bir durumda öncelikle halkımızı korumamız gerekiyor.

Bizim Efrin konusunda daha önce özeleştiri verdiğimiz ve acı duyduğumuz konu neydi? Efrin’de halkımızı nasıl koruyacağımızın kaygısını yoğunca yaşadık ve bu nedenle savaşçı gücü de çıkardık halkın bombardımandan zarar görmemesi için ama kenti kaybettik. Direniş içinde her şey değişebiliyor. Bunun için erken harekete geçmeliyiz.  Bu süreci sağlıklı bir biçimde atlatmak zorundayız. Şehitlerin emeğine sahip çıkmak, kazanımlarımızı bir çözüme ulaştırmak, zorundayız.

“Saldırıları kimse kabul etmiyor”

BM’nin 22/54 kararına göre öncelikle Suriye’de çözüm için anlaşma olsun denildi fakat uygulanamadı. Biz de çoğu zaman hazır olduğumuzu belirttik. Mevcut durumda öyle bir durum ortaya çıktı ki kimsenin gönlüne göre değil. Ne bizim, ne de diğer güçlerin kabul edebileceği bir durum. Bu da Erdoğan’ın saldırısı. Herkese rağmen istediğini yapma tutumu ve kararı var. Buna seyirci kalamayız. Suriye’nin parçalanması, Kürt halkıyla birlikte diğer halkların yok edilmesine yönelik kararın alındığı görülüyor. Madem böyle bir karar var, bizim de bunu boşa çıkarmak için elimizdeki kartları oynamamız gerekiyor.

“Bu bir anlaşma değil, başlangıç”

Efrin döneminden farklı yönleri var. Efrin döneminde sadece Ruslar vardı, başka güç yoktu. Böylesi tepkiler yoktu. Demografyası ve coğrafyası da farklıydı. Burada ise Koalisyon güçleri var ve bu bölge üzerinde herkes etkili olmak istiyor. Suriye topraklarının yüzde 60’ı rejimin elinde ve burada olmaya ihtiyacı var. Her şeyden önemlisi burada işgale karşı halkımızı korumak ve diyalog için bir zemin hazırlamak istiyoruz. Küçük bir adım da olsa bu bir başlangıç olabilir. Bu bir başlangıç, bir anlaşma değil.

Aldığımız bu kararın maddeleri yok. Bu yönde yapılan haberler gerçeği yansıtmıyor.  Herkes farklı bir şey belirtiyor. Bu ülkenin sınırları tehlike altında ve parçalanmasını istemiyoruz. Sınırların korunması görevi merkezi hükümete ait. Uluslararası sözleşmeler bunu belirtiyor. Demokrtik Özerk Yönetim sözleşmesinde de sınırların korunmasından merkezi hükümet sorumludur diyor.

Rejim hep diyordu bunlar parçalamak istiyorlar. Biz diyoruz gelin sınırlarınızı koruyun. Rejim güçlerinin sınırda konumlanmasındaki amacımız öncelikle Şam yönetimi adı altında bir gücün olması. Çünkü BM’de onlar Suriye’yi temsil ediyor.  Sınıra askerlerini yerleştirip oraya bayraklarını asarlarsa, bu parçalanmanın olmadığını Suriye’nin varlığını gösterir. Buna rağmen Türk devleti saldırırsa o zaman Suriye’nin toprak bütünlüğüne saldırılmış oluyor.

“Efrin senaryosunun kaygısını taşıyoruz”

Efrin’deki senaryonun tekrarlanması kaygısını da yaşıyor ve bunu da hesaplıyoruz. Rusya söz verdi ve oldu diyemeyiz. Rusya söz verdi ve görüşmelerde onlar da vardı. Bu bir girişimdir. Biz dedik rejim gelsin sınırlarını korusun. Sözünü yerine getirirse sınır korunur. Ama sözünü tutmazsa biz savaşmaya devam edeceğiz. Diplomatik olarak da atılan bir adım.

Şimdiki durum Efrin’deki gibi değil ama tersine de olabilir. O dönemde rejim güçleri Efrin’e gelmek istedi ama Rusya kabul etmedi. Bu kez Ruslar çağırdı. Onlar gelip gördüler, görüştüler. Sözlerini tutarlarsa hava sahasını kapatmak zorundalar. Fakat farklı bir durum var; acaba Koalisyon Güçleri ve Amerika bunu kabul eder mi?

“Direnişimiz sürecek”

Öncelikle bizim hiç bir zaman rejimle ittifak yaptığımızı, Rusya’nın söz verdiğini düşünerek gevşek yaklaşmamız lazım. Rehavet olmamalı. Biz bir girişimde bulunduk, diplomatik ve siyasi bir adım attık. Bu olumlu bir şey ama bunun sonuçlarını  alıncaya kadar direnişimiz devam edecek. Halkın ve savaşçılarımızın direnişi ile birlikte. Erdoğan daha önce Efrin’i almak için birçok şey verdi onlara. Şimdi de Rusya ile pazarlıklar yapabilir. Fakat Rusya Türk devletinin planının gerçekleşmesini istemiyor. Bu bölgenin türkiye’nin denetimine girmesini istemiyorlar. Burada birçok kaynak var. Suriye’nin geçimi bu topraklara bağlı. Rusya bunların Türk devletinin eline geçmesini istemiyor.

‘Sadece sınır konusunda anlaştık’

Koalisyon Güçleri de bu karar karşısında şaşırdı. Çünkü bizim şimdi yaptığımız masayı devirmek oldu. Kimse bunu hesaplamıyordu. İttifak özerk yönetim ve şehirler için yapılmamıştır. Geçen sene de sınır kapılarına yönelik anlaşma olması için girişimlerimiz oldu ama kabul etmediler. Şimdi olağanüstü bir durum var, kabul etmek zorunda kaldılar. Olağanüstü durum herkesin görüşünün değişmesine neden oldu. Gelin ve sınırları koruyun dedik. Fakat bazı bölgelere gidecek yol bile yok. Minbic ve Türk devletinin elindeki bazı bölgelerin arasında konumlandılar. Sınırın tümüne konumlandırarak güvenliği almamız iyi olurdu.

“Suriye’nin topraklarının işgal edilmesini istemiyoruz”

Biz görevimizi yaptık, artık top onlarda. Rus ve Amerika artık kendi arasında çözsünler. Arap camiası ve dünya kamuoyu bilsin ki biz Suriye topraklarının işgal edilmesini istemiyoruz. Bundan sonrası diğer taraflara kalıyor.

Daha önce Amerika sınıra karışmayacağını açıklamıştı. Tramp da bu işe karışmam demişti. Rusya da öyle diyor. Gelmezlerse değişen bir durum olmayacak. Zaten Erdoğan bombardımanını sürdürüyor, halkımız da saldırılara karşı direniş içinde. Fakat aldığımız karar dünya kamuoyunda çok önemli bir destek bulacak. Kimse yanlış yaptığımızı belirtemez. Böyle bir adım atmamış olsaydık halkımız belki de bizi eleştirecekti denemediğimiz için. En azından böyle bir adım atmış olduk.

“Önceliğimiz Efrin’in özgürleştirilmesi”

Aldığımız karara göre Derik’ten Serekaniye’ye, Gire Sipi’den Kobane ve Minbic’e kadar sınırda Suriye bayrağının olması ve askerlerin yerleşmesi gerekiyor. Savaşın sürdüğü alanlar onların koruması altında değil. Anlaşmadan fayda sağlayabilirsek ve uçuşa yasak bölge ilan edilirse, Rusya verdiği sözleri yerine getirirse buradaki savaşımız devam edecek. Her şeyden önce Efrin’i nasıl özgürleştireceğimizi düşünüyoruz. Efrin sınırını tutarlarsa başka hiçbir talebimiz yok. Ne silah ne de askeri güç istiyoruz bunun için, sadece yolu açın ve hava sahasını kapatın diyoruz Rusya’ya. Fakat bu birkaç oturumla çözülebilecek bir sorun değil, büyük bir düğüm. Önümüzde bir diyalog süreci var. Bundan sonra görüşmeleri sürdürmek istiyoruz. Rejimi özerk yönetimi kabul edeceği bir çizgiye çekmek istiyoruz  Şam ve buradaki yönetimin diyalogu nasıl olacak, kabul edilecek mi, anayasada yeri ne olacak? Bazen bu tür konular yılları alabiliyor. Bu ülke topraklarında merkezi bir sistem dahilinde demokratik bir yönetimin olmasını istiyoruz. Bu da zaman alacak.

Hiçbir zaman Türk devletinin işgalini istemiyoruz. Bu anlaşmadan fayda sağlayacağız ve hiçbir yerde işgal kalmayacak. Öncelikli amacımız Efrin’dir. Fakat Cerablus, Bab ve diğer yerlerin özgürlüğü için de çalışacağız.

“Özerk yönetimi garantiye almak istiyoruz”

Daha önce bizim yönetimin içinde sadece Kürtlerin yer almasını istiyorlardı ama biz bunu kabul etmetik. Farklı etnik kimliklerden bir yönetimin olması farklı bir durum ve sistem ortaya çıkarır. Rakka ve Derazor konusunda da bizi Rojava ile sınırlamak istediler. Fakat bu sistemde farklı kimliklerin yer alması demokratik sistemi ortaya çıkarır ve burada Kürtlerin durumu da ele alınabilir. Bu demokratik sistemde Asuri, Arap ve diğer etnik kimlikler de yer almalı.  Kürt sorunu ancak demokratik bir Suriye ile olabilir. Var olan Demokratik Özerk Yönetim bölgesi kabul edilirse Kürt halkının haklarını korumalı ve öncelikli olmalı. Görüşmelerde bu yönetimi garantiye almak için çabalamalıyız. Birbiri içinde, birbiriyle ilişkili bir sistem olabilir. Fakat bunlardan söz etmek için henüz çok erken.

“Bu karar olumlu karşılanacak”

Bu durumun değişmeyeceğini kimse garanti edemez. Rusya bize söz verdi ama Kürtlerin dediği gibi onların yerine ant içemeyiz. Fakat bu adımın bir yararı var. Tüm Arap topluluğu olumlu olduğunu ve sonuçlarının iyi olacağını belirtiyor. Girişimlerimiz artacak. Bir çok kişi yanımızda olduğunu beyan etti. Erdoğanla olan çeteler, Katar ve Türk devleti sadece bu durumdan rahatsız.

Amerika dedi siz ve Türkler ne yapıyorsanız öyle yapın, işimiz bitti dedi ve gitti. Rusya ve ABD arasındaki çelişkilerin de artması, bu kararımızdan sonra bazı ittifakların bozulması ihtimali de var ama bu onların sorunu olur.

“DAİŞ tehlikesini Erdoğan arttırıyor”

Erdoğan’ın gelmesine izin vermeyeceğiz, tek bir ferdimiz sağ kalıncaya kadar buna izin vermeyeceğiz. Erdoğan gelirse DAIŞ tehlikesi de artacaktı. Fakat DAİŞ’liler şu an cezaevinde. Uluslararası bir mahkemenin kurulması, BM ve diğer ülkelerin aracılığıyla ülkelerine gitmeleri için çabalarımız sürecek. Erdoğan’ın saldırılarıyla birlikte uyuyan hücreler harekete geçti fakat bu adımla birlikte çok şey değişecek. Fakat elbette tehlike var.

“Halk örgütlü olmalı”

Başarının anahtarı örgütlü toplumdur. Örgütlü olmak yaşamın örgütlü olmasıdır. Biri gelip sana bir şey dediğinde sen örgütüne soracaksın. Örgütlü olmazsa biri yalan söylerse her şey karışır. Hatta hırsızlar bile gitmiş örgütlü olmayan birkaç eve girip yanlış bilgi dağıtıp evleri soymuşlar. Halkın duyarlı olması ve her bilgiye inanmaması gerekiyor.”

Kaynak: ANHA

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu