Kendimi bildim bileli Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğu tartışması yapılır. Bu sadece sol içerisindeki bir tartışma değildir, sağ da nasıl bir ülke olduğumuzu pek bilmez esasında.
Bilmez ve tartışılır derken benim bildiğimi söyleyemem ama kendime göre görüşlerim elbette var. Tartışma daha çok feodal, kapitalist yada yarı feodal ve yarı kapitalist ülke üzerinden yapılır. Bunlara bir de Kürt illeri ve Kıbrıs üzerinden emperyalist ülke tartışması da girer, ne de olsa Osmanlı’dan miras gibi yapışmıştır üstümüze.
Bunları söylemek için benim kriterim hep eğitim ve sınıfların kendi sınıflarının bilincine varmalarıdır, bu çok önemlidir benim için.
Sakıp Sabancı yada Vehbi Koç için burjuva diyebilirdik ama kendilerinde burjuva kültürü olduğunu söyleyemezdik. Aynı şey işçi sınıfı için de geçerli. Hem burjuvazi, hem de işçi sınıfı tam olarak sınıflarının bilincinde olsalardı, ben 62 yaşımda yapılan yada yapılamayan bunca darbe ve darbe girişimini yaşamazdım.
Bunu söylememin nedeni, bunca yaşananlara karşın hâlâ Türkiye’de faşizmin uygulanıp uygulanmadığının tartışılmasıdır. 17 yıldır iktidarda olan AKP ve başındaki Recep Tamam Erdoğan için de aynı şeyleri söyleyebilirim.
17 yılının yarısında NATO’cu ama geri kalanında Şanghay 5’lisini savunan, NATO’cuyken Avrupa Birlikçi ama sonradan devamlı AB’ye çatan, hem milliyetçi gözüküp hem de her milli kuruluşu satan başka bir hükümet yeryüzünde sanırım yoktur. Mecliste bulunan 5 partiden HDP’yi çıkarttığımızda hangisinin daha milliyetçi olduğunu anladığınızda Türkiye’nin siyasi yapısını da çözebilirsiniz.
Bir Erdoğan düşünün ki, MHP’nin REİS’liğini elinden aldığını zannedip ırkçılığa başlamış ama ipleri de MHP’ye her anlamda kaptırmış bir parti görünümünde.
Ben başlıktaki iddiamın aynısını 7 Haziran seçimleri öncesi dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu için de yazmıştım. Oradaki mantığım, Davutoğlu’nun HDP’ye oy vermesi değildi, bütün yetkileri cumhurbaşkanı Erdoğan’a kaptırmamak için seçimlerde hile yapılmasını önlemesi gerektiğini ve HDP’nin barajı geçmesine ket vurmaması gerektiğini yazmıştım. Yoksa siyaset tarihinde bir ilk olacaktı ve birinci parti olacak AKP hiçbir işe yaramayacağı için iktidardayken ana muhalefet partisi gibi olacaktı. Ve gerçekten de o seçim hilenin neredeyse sıfıra indiği, çok fazla bir tartışmanın olmadığı bir seçim oldu. Sorun, HDP’den %11 bekliyorlardı ama %13 herşeyi altüst etti.
Ancak bu seçim aynı olmayacak. Siyaset tarihimizin en ilginç dönemini yaşıyoruz ve MHP genel başkanı Devlet Bahçeli hem Ergenekon’un uygulayıcısı rolünde hem de AKP ve Erdoğan’ın kayyımı gibi. Oysa işler pek de sandığımız gibi değil, Ergenekon artık Recep Tamam Erdoğan ile devam edilmeyeceğini gördü. O gün bugündür Bahçeli seçim kararlarını alıyor.
Belediye seçimlerinin sonrasında da Erdoğan yumuşak bir inişle esasında 25 ilçeyi kazanarak İstanbul’u aldıklarını ve belediye meclisindeki çoğunlukla CHP’li İmamoğlu’na rahat çalışma olanağı vermeyeceğini söyledi. Bu işine geliyordu, böylece bir dönem onlara kendince kan kusturacak ve CHP’nin belediye yönetemediğini kanıtlayacaktı.
Ancak MHP fena bastırdı, esas amacı seçim sonrası erken seçim ilan etmek ve cumhur ittifakına son verip AKP ve Erdoğan’ı saf dışı bırakmaktı. Bunu yapamadı, çünkü 15 bin fark bunun için mantıken yeterli değildi.
O zaman İstanbul seçimleri yenilenmeli ve Erdoğan ve AKP ciddi bir şekilde kaybetmeli. Bunun bikaç yolu var, seçimlere katılan diğer partiler katılmayacak ve hepsi oyunu millet ittifakına verecek ama bunun garantisi yok. O zaman başka bir plan yapılmalı ve bence bu plan yapıldı. 39 ilçede hemen hemen aynı oranda cumhur ittifakının oyu azalacak, yani oradaki MHP’liler CHP’ye oy verecek.
İşte o zaman Bahçeli’nin ilk seçimden önce söylediği gerçekleşecek ve cumhur ittifakı hem kayyım atanan şehirleri hem de İstanbul ve Ankara başta olmak üzere biçok büyükşehir belediye başkanlığını kaybetmiş olacak. Sonrası ver elini erken seçim ve yeni yeni pazarlıklar. Bu pazarlık kimleri içeriyor derseniz, CHP, İYİ Parti, AKP’den ayrılan parti yada partiler. MHP bu oluşumun içine girer mi, söylemesi zor, çünkü MHP burada meclis dışında kalabilir.
O zaman MHP bunu neden yapsın diye sorabilirsiniz ama işe yaramaz, çünkü bunu MHP koalisyon ortağı iken yaptı ve meclis dışında kaldı. Büyükleri MHP’ye bu işin beka meselesi olduğunu söyledikten sonrası sadece ufak detaylardır, bir dönem daha dışarıda kalabilir. Bahçeli o zaman yaptığıyla AKP iktidarının önünü nasıl açtıysa, şimdi de bu yeni düzenin önünü açacaktır.
Peki MHP barajı aşarsa ne olur diye soracak olursak, sanırım artık Bahçeli misyonunu tamamlamış olarak malülen emekli yapılır. O zaman da Cumhur İttifakı Halk Bahçesi’nde Erdoğan ile Bahçeli artık pişpirik mi oynar, 5 kol mu oynar, o kadarını da bilemeyeceğim.