Kürtçede JÎN (hayat); kelimesindeki şapkayı kaldırdığımızda geriye JIN kalır ki o da kadın anlamına gelir Türkçede… Ne hoş bir tesadüftür bu!
Bu tesadüfün üzerine Reha Erdem’in çektiği Jîn filminin kahramanı Jin, adının anlamını öylesine yansıtıyor ki herhalde Jin’i en kısa yoldan başka türlü anlatmak için daha iyi bir isim olamazdı.
Jin, 17 yaşında dağa çıkmış genç bir gerilla kadın. Ancak ailesine duyduğu özlemin duygusal çelişkilerinin artırması ile birliğinden kaçmakta ve tek başına kırsalda bir yaşam sürdürmeye çalışmaktadır.
“Kürt-Türk meselesi ekseninde” çekildiği iddiasını taşıyan ve “barış söylemlerinin” revaçta olduğu şu günlerde yere-göğe sığdırılamayan Jîn, seyredilmeye değer bir film… Ama bu filme eleştirilerimizn olmadığı anlamına gelmez. Hele de Nevruz değil Newroz sahiplenmesinin binlerce insana bedel ödettiği bu faşist ülkede Kürtçe’nin konuşulmadığı –ya da sadece kısa bir sahnede konuşulduğu- bir filmin bu ülkede “Kürt-Türk meselesi ekseninde” nerede durduğu merak konusu!
Kadının özne olduğu bir film
Dil meselesi önemli olduğu için girişimizi onunla açalım dedik. Filmde hiç olumlu bir yan yok mu derseniz, var aslında. Kadına bakış açısı dikkat çekici. Zaten öznenin kadın olduğu çok az film varken, öznenin kadın olduğu ve kendi başına ayakta durma mücadelesi verdiği Jîn, bu açıdan olumlanabilir.
Filmin teknik yapısına, ses kurgusuna, yarattığı atmosfere genel olarak iyi diyebiliriz. Özellikle insansız hava uçaklarının bombalar yağdırıldığı kısmında sesler gayat ürperticiydi. Dağların bağrına sakladığı herşeyin nasıl etkilendiğine ve sadece bu sesten dolayı orada var olan ve var olmaya çalışan en küçük şeyin giderek nasıl yok olduğunu anlatma biçimi gayet etkileyiciydi.
Filmin gerek açılış gerekse kapanış sahneleri çarpıcı. Film de görüntüyü tamamlayan sesler, filmin etkisini bir kat daha artırıyor. Filmin sonunda görüyoruz ki JÎN’in gerilla yaşamından ayrı geçirdiği kısa sürede çelişkileri ağır basarak gerilla yaşamına geri dönmüş ama sonunda şehit düşmüştür.
Hayat mı, jîn mi?
Hayat, Türkçe bir kelime ve halkın “hayat”a yüklediği mana çiledir. Zorluktur, geçim sıkıntısı, hak ve özgürlüklerden yoksunluktur. Ama bu zorluk, yani “hayat” Kürtçeleştiğinde, Kürtleştiğinde yani “jîn” olduğunda katmerleşmektedir. Filmler, diziler bu zorluğu yeterince dile getirmekten yoksun kalmaktadır. Burası açık. Bu konuda Reha Erdem’in çok da suçu yok!
Hele bir de o zor “jîn”de “jin” olmak var ya! “Jin”liği, gerilla saflarında özgürleşmekte aramak ve bu çelişkilerle büyümek… Bunu anlatmak henüz imkansız!