Makaleler

İrademize dayanışmayı yükselterek sahip çıkacağız!

Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’lerin hedefindeki kesimin ezilenler olduğu son süreçte devletin saldırıları ile beraber bir kez daha kendisini gösterdi. 24’ü DBP’li 28 belediyeye kayyum atanması ve 11.285 eğitim emekçisinin açığa alınması ile hedefine Kürt halkı ve emekçileri koyan TC/AKP, OHAL’i muhalif her kesimi sindirmek ve var olan toplumsal muhalefet dinamiğini yok etmek üzere kullanmaya devam ediyor.

Yaklaşık bir buçuk yıldır sürmekte olan savaş konseptini OHAL ile “taçlandıran”, yasal olmayan OHAL koşullarını 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından ilan ettiği OHAL ile yasallaştıran devlet, bu kapsamda KHK’leri ile saldırılarına devam ederken 8 Eylül günü Eğitim-Sen üyesi 11.285 öğretmeni açığa aldı. İşçi ve emekçilerin grev ve direnişlerini OHAL’i gerekçe göstererek kırmaya çalışan, sermaye grupları ile beraber işten çıkarmaları yoğunlaştıran devlet, eğitim emekçilerini açığa alarak saldırılarına bir yenisini eklemiş oldu.

 

Dayanışmadan korkuyorlar!

8 Eylül günü Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından illere gönderilen yazıda, 11 bin 285 Bakanlığa bağlı okul ve kurumlarda görevli personelin, güvenlik kuvvetlerince “bölücü terör örgütüne karşı yürütülen iç güvenlik operasyonları ile güvenlik amacıyla alınan diğer tedbirleri ve bazı illerde ilan edilen sokağa çıkma yasağını akamete uğratmak ve eğitim öğretim hakkını engelleyici nitelikte eylemlere katılarak terör örgütüne destek verici nitelikte faaliyetlerde bulunduğunun” tespit edildiği bildirildi. Yani eğitim emekçilerinin açığa alınmalarının sebebi T. Kürdistanı’nda TC devletinin uyguladığı katliam ve yıkım politikalarına karşı çıkmak oldu.

Cizîr, Sûr, Farqîn, Silopiya, Gever, Hezex gibi bir çok ilçesini Temmuz 2015 itibariyle sokağa çıkma yasaklarıyla beraber ablukaya alarak yüzlerce insanı katleden ve binlercesini yaralayan; “taş üstünde taş bırakmayacağız” diyerek evleri yakıp yıkan, yağmalayan TC/AKP, bu yıkım ve katliama karşı çıkan öğretmenleri açığa alarak ezilenlerin birlikte mücadelesine olan düşmanlığını sergiledi.

10 Ekim 2015 tarihinde emek örgütlerinin çağrısıyla Ankara’da T. Kürdistanı’ndaki katliam ve zulme karşı bir araya gelenlere DAİŞ eliyle bombalı saldırı düzenleyen ve onlarca insanı katleden devlet, aynı mantığı bugün binlerce öğretmeni açığa alarak ortaya koymuştur. Diğer yandan Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Tokat Üniversitesi öğrencisi Zakir Karabulut’un cenazesine katıldığı gerekçesiyle Tokat Savcılığı tarafından verilen talimatla günlerce gözaltında tutulan 12 kişinin tutuklanması faşizmin “sıradan” örneklerinden birisidir. Katlettiği insanların cenazelerine katılımı gözaltı-tutuklamalarla karşılama aymazlığındaki devlet, katliamcı geleneğini bu pratikleri ile yaşama geçirmektedir.

TC/AKP Eğitim-Sen üyesi eğitim emekçilerini açığa alarak, Kürt halkı ile dayanışmanın önünü kapatmaya çalışmaktadır. Öte yandan Kürt halkına katlederek, kimliksizleştirerek, yaşam alanlarını yakıp yıkarak saldıran devletin son hamlesi ise DBP’li 24 belediyeye kayyum atanması oldu.

 

Kürde saldırıda son nokta: İrade yok edilmeye çalışılıyor

11 Eylül’de “PKK-KCK ve FETÖ’ye yardım ve destek verdiği gerekçesiyle, haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında” görevden aldığı 28 belediye başkanının yerine kanun hükmünde kararname gereği 28 kişiyi görevlendiren devletin amacı elbette ki Kürt halkının iradesini çiğnemektir. Önce yakıp yıkarak, katlederek, göçe zorlayarak Kürt halkı üzerinde baskı, sindirme ve asimilasyon politikalarını en vahşi haliyle devreye sokan devlet, bugün son haliyle Kürt halkının iradesini kırmaya çalışmaktadır. Sûr’dan Cizîr’e, Gever’e işgal altına aldığı kentlere Türk bayraklarını diken devlet, aynı işgalciliği DBP’li belediyelerin binalarına bayrak dikerek, Kürtçe-Ermenice belediye isimlerini sökerek ortaya koyuyor. Nitekim Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın kayyum atanmasına ilişkin “Temennimdi” sözü, OHAL’in Kürt halkına saldırıda bir araç olarak ele alındığını net bir şekilde ortaya koymuştur.

Belediyelerin her birinin adeta karakola dönüştürülmesi ve belediyeye giden yolların halka kapatılması Erdoğan’ın “temennisinin” halka saldırı olduğunu göstermektedir. Ancak Kürt halkı iradesinin çiğnenmesini kabul etmeyerek kayyum atanan belediyelerin önünde nöbet tuttu; belediye başkanları kayyuma karşı “Görevimizin başında olmaya devam edeceğiz” dedi.

Kayyuma karşı işçiler cephesinden yanıt ise gecikmedi. Belediye çalışanı temizlik işçileri iş bırakarak kayyumu tanımadıklarını pratikte gösterdiler. Kayyumun atandığı kentlerden biri olan Batman’da belediye çalışanlarının istifa ettiğini, çöplerin toplanmadığını ve belediye otobüslerinin dahi çalışmadığını gördük. İşçilerin “kayyumu tanımama” tepkisi ise çok aşinası olduğumuz bir yöntemle karşılandı devlet tarafından: İşçileri karşı karşıya getirmek! İş bırakan temizlik işçilerinin yerine karayolları işçilerini getiren kayyum, bir yandan işçilerin birliğini bölme pratiğini ortaya koyarken diğer yandan direnişin altına boşaltmaya çalışmaktadır.

Açıktır ki, işçileri bölerek, emekçileri açığa alarak, belediyelere kayyum atayarak ezilenlerin ortak mücadele hattını boşa çıkarmaya çalışanlara yanıt elbette dayanışmayı güçlendirmekle verilecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu