6 Şubat sabahında yaşanan Maraş merkezli deprem Suriye’ye sınır, Türkiye sınır hattının tüm bölgelerinde yaklaşık 15 milyon insanın etkilendi. Her gün rakamlar değişse de 50 bine yakın insan hayatını kaybetti ve halen göçük altında olup tespit edilemeyen binlerce kişi söz konusudur. Aynı şekilde binlerce insan da (çoğu da ağır olmak üzere) yaralı olarak kurtuldu. Ayrıca tüm afetlerde olduğu gibi, binlercesi de yaşam alanlarını tek etmek zorunda kaldı.
Depremin olduğu hat; Kürt ve Arapların ezici çoğunlukta yaşadığı alanlardır. Ayrıca bölge esasta Alevi inancına mensup halkın yaşadığı bir bölgedir. Ve bundan dolayı da Türk devletinin yıllardır zulmüne uğramış ve her türlü saldırıya maruz kalmıştır. Bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi girişimi TC’nin kuruluşundan beri süregelen bir siyasetidir. Deprem, devletin bu siyasetini uygulaması için büyük bir “fırsat” sunmuştur.
Deprem olduktan sonra Türkiye’nin birçok merkezlerinden binlerce gönüllü, bölgeye giderek halka yardım elini uzatmaya çalışırken, devletin arama kurtarma girişimleri ancak üçüncü günde hayata geçmeye başlamıştır. Birçok ülkeden destek arama kurtarma ekiplerinin gelmesiyle birlikte AFAD, Kızılay vb. de harekete geçebilmiştir.
Bu gecikmeyi her kesim kendisi açısından yorumlasa da, gerçek şu ki, TC devleti yüzbinlerce insanın yıkılan evlerinin enkazında ölmesine seyirci kalınmış; en kritik saatlerde kılını bile kıpırdatmamış, sonrasında ise halka göç etmeyi dayatarak bölgeyi dev bir inşaat şantiyesine dönüştürmüştür. Arada şova dönüştürülen göstermelik kurtarma çalışmalarını saymazsak tablo budur!
Deprem için toplanan vergiler, halka bir çadır bile olmadı
1999 yılında Gölcük merkezli yaşanan depremden itibaren halktan deprem vergisi alınmaktadır. Adına “Özel İletişim Vergisi (ÖİV)” denilen bu vergi, küçümsenmeyecek bir miktarı ifade etmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı bütçe raporlarına göre 2000 yılından 2022 yılına kadar toplanan ÖİV’nin miktarı 87 milyar 998 milyon Türk Lirası tutarındadır. Bunun 20 yıllık AKP iktidarı döneminde tekabül eden tutarı, 86 milyar 138 milyon liradır. Bunun dolar karşılığı ise 38 milyar 227 milyon dolardır.
Toplanan deprem vergileri tüm bölgenin yeniden yapılandırılmasına yetecekken depremde göçük altında kalan halkın kurtarılmasına yarayacak bir iş makinesi ya da kurtulanların dışarıda soğukta titrememesi ve hastalanmaması için bir çadır bile kurulmamıştır. Depremden hemen sonra alana gidip halkın kurtarılması, yaralananların tedavisi ve barınmasını sağlayacak çadırların dağıtılması yerine Türkiye’den ve Avrupa’dan bölgeye gitmeye çalışan gönüllüler engellenmeye, yardım malzemelerine el konulmaya çalışılmıştır.
Yardımlar halka ulaştırılmadı
Depremin duyulmasıyla birlikte gönüllü toplanan yardımlar milyarları bulmasına rağmen bu destek, depremden etkilenen halka halen ulaştırılmamıştır. Sadece Almanya deprem bölgesine 108 milyon göndermiş; diğer ülkeler de milyon euro değerinde bağışlar yapmıştır. Aynı şekilde birçok kuruluş, deprem bölgesiyle dayanışma kampanyaları örgütlemiş ve elde edilen miktarı başta AFAD ve Kızılay olmak üzere devlet kurumlarına iletmiştir. Toplanan bu yardımlar bölgenin ihtiyaçlarını karşılama ve yeniden inşa etmede önemli derecede etkili olacakken bu miktar, depremde etkilenen halka ulaştırılmamıştır.
Halkın yarasını ancak halk sarar
Deprem haberinin duyulmasından itibaren nasıl ki birçok bölgeden insanlar bölgeye akın etmeye ve ihtiyaçları karşılamaya çalıştıysa, aynı şekilde Avrupa’da yaşayan devrimci, demokrat, duyarlı kesimler de halkın yarasını sarmak için ele ele verdiler. Deprem bölgesinde kurulan kriz masalarına paralel olarak, Avrupa’da da kriz merkezleri oluşmuş ve tüm kurumlar bir an evvel deprem bölgesindeki halkın yarasını sarmak için seferber olmuştur.
Bir taraftan çeşitli kurumların, yöre derneklerinin, demokratik kitle örgütlerinin açtığı bağış kampanyaları olurken bununla birlikte bazı kurumlar da eşya toplama kampanyaları açmıştır. Toplanan eşyalar, acilen alana ulaştırılmak için insanlar seferber olurken, bunların halka ulaşması devlet tarafından sınırlarda engellenmiştir. Götürülen eşyaların birçoğuna el konulmuş ve halka dağıtmak yerine devlet depolarına taşınmıştır.
Devletin bu tutumuna rağmen halk, kendi yarasını sarmayı bırakmamıştır ve açılan kampanyalarla küçümsenmeyecek miktarda mali destek sağlanmıştır. Toplanan miktarla bir taraftan temel ihtiyaç maddeleri karşılanırken aynı zamanda barınma ve ısınma ihtiyacı da karşılanmaya çalışılmıştır.
Fakat faşist TC, halkın kendi yaralarını sarma girişimine de saldırmayı geciktirmemiştir. Bölgelere giden çadırlara el konulmuş, jeneratörler, ısıtıcılar yağmalanmış, halka ulaşması gereken ilaçlara el konularak depolara kapatılmıştır. Bu da devletin faşist karakterinin bir göstergesidir.
Avrupa’da sadece mali kampanya yürütülmemiş aynı zamanda deprem bölgesine ekipler gönderilerek halkın yardımına koşulmuştur. Çeşitli mesleklerden yüzlerce gönüllü, depremden hemen sonra bölgeye giderek destek vermeye çalışmıştır/çalışmaktadır. Özellikle gençlerin bu konudaki duyarlılığı bu süreçte çok önemli bir yerde durmaktadır.
ATİK’ten seferberlik çağrısı
Avrupa’da birçok demokratik kuruluş, yöre dernekleri, inanç merkezleri gibi ATİK de (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) deprem günü öğle saatlerinden itibaren bağış kampanyası başlattığını duyurarak deprem bölgesine gitmek için gönüllülere çağrı yaparak kampanya startı verdi. Bu süre zarfında birçok bölgeden ekipler Antakya, Maraş ve Malatya’ya giderek halka destek vermeye çalışmıştır. Deprem bölgesinde yaşanan ya da yaşanabilecek olan sağlık sorunlarına yanıt vermek için sağlıkçılara çağrı yapmış ve buna yanıt olan birçok sağlıkçı bölgeye aktarılmıştır.
Depremde yoğun etkilenen Rojava’ya da aynı şekilde yardımların gönderilmesi için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Bölgede halka destek vermek için çalışma yürüten kitle örgütleriyle ilişki kurulmuş ve acil merkezi destek sunulmuş ve sunmaya devam edilmektedir. ATİK yaptığı açıklamada, toplanan yardımların belirli bir yüzdesini Rojava’ya göndereceğini belirtmiştir.
Katliam ve demografik yapının değiştirilmesine karşı kampanya
Depremin ardından devletin katliam girişimi ve demografik yapının değiştirilmesi planına karşı da kamuoyu oluşturmak için ATİK’in de bileşeni olduğu ADGB (Avrupa Demokratik Güç Birliği) tarafından, “Deprem sarstı devlet katletti”, “Demografik yapının değiştirilmesine hayır, sorumlular yargılansın” başlıkları altında faşist TC’nin katliam girişimi, kayyum atamaları ve kriz merkezlerine yönelik saldırıları 25 Şubat ve 4 Mart tarihlerinde Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde düzenlenecek yürüyüşlerle teşhir edilecektir.