Kürt özgürlük fikrine, iddiasına ve hayaline paslı prangalar vurulmak istendiğini söyleyen Nubar Ozanyan Ermeni Taburu Yöneticisi Nubar Melkonyan, “Kürt özgürlük gerillası ve Kürt halkı bu paslı zinciri mutlaka kıracaktır” dedi.
Nubar Ozanyan Ermeni Taburu Yöneticisi Nubar Melkonyan, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük 9 Ekim 2019’da başlatılan saldırılar iki yıldır aralıksız sürüyor. Ermeni halkı ve değerleri bu saldırılardan nasıl etkilendi?
Ermeniler ilk soykırımı yaşadıkları toprakların önemli bir bölümü Kuzey-Doğu Suriye ile Suriye’de bulunuyor. Kılıç artığı olarak tanımlanan, şans eseri kurtulan bir avuç Ermeni, elinde kalan son kilise, okul ve yıllarca alın teriyle çalışıp inşa ettikleri evlerini, anılarının önemli bir yerinde olan mezarlıklarını kaybetti.
Özellikle Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaşadıkları kayıplarla geride kalan bir avuç Ermeni de TC ordusu ve çete saldırıları nedeniyle yaşadıkları yerleri terk etmiş oldu. Evlerini, iş yerlerini her şeylerini kaybeden Ermeniler de her şeyini kaybeden Serêkaniyê ve Girê Spîli göçmenler gibi yaşıyor. Her şeylerini yeni baştan yaratmaya çalışıyorlar.
Ermeni Taburu da Türk işgal saldırılarına karşı direniş cephelerindeydi. Direniş süreci ve sonrasındaki durumunuzu paylaşabilir misiniz?
Ermeni Taburu da direniş sürecinde cephe de yerini aldı. Diğer savunma güçleri nasıl bir konum aldıysa Ermeni Taburu da benzer bir konum alarak mevzilendi. Çünkü özgürlüğe ve özgür topraklara en çok ihtiyacı olan halklardan biri de Ermenilerdir.
Başta Kuzey-Doğu Suriye topraklarını savunmak amacıyla hem sınırda hem de bulunduğumuz karargahlarda mevzileniyoruz. Tüm QSD vb. savunma güçleri gibi herhangi bir görev durumunda hazırlanıyoruz. Özgür topraklarımızın bir daha işgal altına girmesini istemiyoruz.
Serêkaniyê’de kimyasal silah kullanan Türk ordusu, sonrasında Karabağ’da Ermenilere karşı aynısını yaptı. Bugün yine gerillalara karşı da kimyasal kullanıyor. BM ve NATO vb. uluslararası kuruluşların bölge halklarına dönük bu saldırılara tutumu nasıl görünmeli?
Kimyasal silahla Kürt özgürlük gerillalarını yok etmek isteyen TC ordusu tam bir acizlik içindedir. Tüm uluslararası anlaşmaları ve hukuku hiç sayan, yok yerine koyan bütün uygar diye bilinen ülkeler gibi Birleşmiş Milletler ve NATO da TC devletinin suç ortaklığını yapıyor. Ciddi anlamda bir tutum alma, karşı koyma, yaptırıma gitme yok.
Dünya kamuoyuna yönelik tamamen aldatmaca ve sahtekarlığa dönük “Gelişmelerden endişe duyuyoruz” demeçleriyle TC ordusuna dolaylı destek vermektedirler. NATO ve Birleşmiş Milletler, Kürtlere yönelik soykırım meselesinde sessizlik ve görünmezlik içinde kalarak TC devletinin yanında olduğunu ortaya koyuyor.
9 Ekim 1998’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına dönük komplo; yine 9 Ekim 2019’da Serêkaniyê ve Girê Spî merkezli Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük saldırılar; son olarak Êzîdî halkına karşı 9 Ekim 2020’de Şengal Anlaşması. Bunu nasıl anlamak lazım?
Tümünü birlikte bakarsak, Kürtlerin ve Önderliğinin kırıma ve yok etmeye yönelik saldırılar olduğunu okuyabiliriz. Saldırıların hiçbiri birbirinden bağımsız ve ayrı değildir. Birbirini tamamlamaya çalışan saldırılardır.
İmha ve yok etme saldırılarıdır. Özgürlük için mücadele eden bir halkı Önderliksiz, soluksuz bırakma saldırılarıdır. Önderliğin iradesini kırma ve tutsak etme saldırısıdır. Kısaca Kürt özgürlük fikrine, iddiasına ve hayaline vurulmak istenen paslı prangalardır. Ancak Kürt özgürlük gerillası ve Kürt halkı bu paslı zinciri mutlaka kıracaktır. Haklı olan mutlaka kazanacaktır.
Adana Mutabakatı’nın 23. yıl dönümü de yaklaşıyor. Kürtlere ve devrimcilerine dönük saldırılara izin verenlerin tutumu nedir?
Suriye, İran, Irak ve TC gibi devletlerin tümünün Kürt meselesi karşısındaki tutumları benzerdir. Aynı temeldedir. Kürt’süz bir Suriye, İran, Irak ve Türkiye istenmektedir. Kürtlerin hiçbir şekilde özgür ve irade sahibi olmasını istemiyorlar ve olmasına da tahammül edemiyorlar. Her şeye karşın bütün kuşatma, yok ve imha etme saldırılarına rağmen Kürtler özgürlüklerini kazanacaktır.
anfturkce.com 9 Ekim 2021