Yeni Demokrat Kadın (YDK) tarafından başlatılan ‘Pandemiyi Bir de Bana Sor’ kampanyası kapsamında, pandemi döneminde kadın ve LGBTİ+’ların yaşamlarını ve kendi deneyimlerini anlatan ve kampanyanın ismini taşıyan kitap geçtiğimiz günlerde Nisan Yayımcılık’tan çıkmıştı.
YDK ise yeni kitaplarının tanıtımına ilişkin Taksim Hill Otel’de etkinlik düzenledi. Etkinliğe kadın ve LGBTİ+ kurumlarından katılımlar sağlanırken, etkinliğin yapıldığı alana geçtiğimiz günlerde HDP İzmir İl Binası’na yönelik faşist saldırıda katledilen Deniz Poyraz’a atfedilirken, Deniz’in fotoğrafları ile YDK imzalı “Kadınlar konuşuyor, patriarkanın maskesi düşüyor” yazılı panart asıldı.
Yapılan tanıtım etkinliğine Tevgêrine Jînen Azad (TJA), Demokratik Kadın Hareketi (DKH), Kadınların Kurtuluşu, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), Alınteri, SML Etiket direnişçisi Seçil Arı, Sinbo direnişçisi Dilbent Türker de katıldı.
Etkinlikte açılış konuşmasını Yelda Öztürk yaptı. Öztürk konuşmasına başlarken ilk olarak kitabın Deniz Poyraz’a atfedildiğini vurguladı.
Öztürk açılış konuşmasında şunları ifade etti:
“Pandemi süreci boyunca önlemleri, tacizci tecavüzcüler; istismarcılar ve elbette sermaye için alan iktidar, bizleri şiddetle baş başa bırakarak evde kalmaya zorladı. İstihdam alanları daraltılırken ilk gözden çıkarılanlar biz kadınlar olduk. İşten çıkarma yasağı safsataları ile bizleri kandırmaya çalışırken Kod-29 ile genel Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizim. 1 Temmuz yaklaşırken hep bir ağızdan aynı coşku ve aynı öfke ile savunmaya devam edeceğiz. 1 Temmuz bir son olmayacak, erkek-devlet her zaman ki gibi bizlerin öfkesine ve kararlılığına çarpacak. Başta da söylediğimiz gibi süreç çok yoğun. Buradan sonra hep beraber Onur Yürüyüşü’nde olma ümidiyle hep hoşgeldiniz diyoruz.”
“En çok ihtiyaç duyulan dönemde dayanışmayı örmeyi yani tıkanıklığı gidermeyi ilk başaran kadınlar oldu.”
Yapılan açılış konuşmasının ardından YDK’nın hazırladığı sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon gösterimi sırasında kadınlar direniş görüntülerine zılgıt ve alkışlarla destek verdi.
Sinevizyon gösteriminin ardından kitabın hazırlanma ve yazım sürecine dair YDK adına Elif Kaya söz aldı.
Kaya yazım sürecinde deneyimlerini aktaran, sözlerini söyleyen tüm kadınların yaşamlarını anlattıklarını ifade etti.
Kaya, kitabın oluşum süreci ile kadın ve LGBTİ+’ların deneyimlerini kitap adına paylaşmalarına ilişkin şunları söyledi:
“İnsan türünün doğayı tahakküm altına alma çabalarına acımasız bir cevap vererek adım adım dünyaya yayılan Covid-19 pandemisi yaklaşık iki yıldır yaşamımızı etkisi altına aldı. Birbirini tutmaz bilgiler, komplo teorileri,
“bize bir şey olmaz”cılar, “dünyanın sonu geldi”ciler… derken sonunda yaşamda deneyimleyerek yakından tanımaya başladık Covid-19’u. Ancak bu süreçte hastalığın ne olduğundan, nasıl ortaya çıktığından, nasıl bulaşıp yaygınlaştığından ve nasıl önlem alınması gerektiğinden önce ve bunlardan çok daha hızlı bir şekilde yeni şeyler öğrendik. Bu süreç; sınıflar, cinsel yönelim ve kimlikler, egemenlik ve iktidar ilişkisi kurulan tüm diğer kesimler arasındaki farklılıklara-çelişkilere yeni bir ayna tuttu, bu çelişkileri-farklılıkları keskinleştirdi. Emperyalist-kapitalist, patriarkal düzenin bir kriz anında ilk kimleri kurtarmayı tercih ettiğini ayan beyan ortaya çıkardı.
Erkek iktidarın yönelimleri kadın ve LGBTİ+’lar cephesinde büyük bir yıkım yaratmayı hedeflerken, burada kadınlar araya girdi. Çünkü bu karamsar tabloyu dağıtmak için kadınlar ve LGBTİ+’lar, durup dinlenmeden mücadele ettiler. Bangladeş’ten Hindistan’a, Şili’den Polonya’ya, Endonezya’dan Nijerya’ya, Türkiye’den Kürdistan’a… kadınlar, pandeminin erkek egemenliğinin krizine pansuman olmasına izin vermediler.
LGBTİ+’lara dönük nefret saldırılarını körükleyen erkek egemen sistemin maskesini düşürdüler. Pandemiyi fırsata çevirmek isteyen emperyalist-kapitalist, patriarkal düzenin hevesini birçok noktada boğazında bıraktılar. Kadın ve LGBTİ+’lara dönük yalnızlaştırma, eve kapatma, baskı altına alma politikalarını tersyüz ederek dayanışma ile güçlenmeyi, pandemi şartlarını dikkate alan örgütlenme ve direniş mekanizmalarını harekete geçirmeyi önlerine koydular. “Hayatımız ve birbirimiz için…” şiarını, dönemin ruhunu ifade eden bir politik hatta dönüştürdüler.”
Kadınların bu politik hat ve karşı koyuşla hikayelerini ve deneyimlerini vurgulayan Kaya konuşmasının devamında şunları ifade etti:
“Devrimci, politik, muhalif öznelerin gelişen yeni durum karşısında hızlıca pozisyon alma, kitlelerle temas kurmada araç ve yöntem geliştirme noktasında yaşadığı tıkanıklık bu döneme de yansırken kadın hareketinin burada farkını ortaya koyduğunu söylemek abartılı olmaz. Bir şekilde bir araya gelmeyi, belki de en çok ihtiyaç duyulan dönemde dayanışmayı örmeyi yani tıkanıklığı gidermeyi ilk başaran kadınlar oldu.
Dolayısıyla, sosyal alanların kısıtlanması, yasaklanması; sokağa çıkma yasaklarının başlamasının ardından kadınlarla ilişkimizi, çalışmalarımızı nasıl sürdüreceğimiz, dayanışmayı nasıl yaşatacağımızla ilgili belirsizlikler parça parça dağıldı. Kadınlarla buluşmalarımızın olduğu tüm mekânların tek tek kullanıma kapatılmasının ardından internet ortamında çeşitli platformlarda bir araya gelmeye, tartışmalarımızı bu şekilde sürdürmeye karar verdik.
Bu buluşmalar yer yer toplantıya yer yer atölyeye, yer yer sosyalleşme alanına dönüştü bizim için. Elbette neye ne zaman dönüşeceğine ihtiyaç paralelinde biz yön verdik. Bu durum etkileşim ve iletişim sorunumuzu önemli oranda çözdü. Geriye tartışmaya nereden başlayacağımız, bu süreci nasıl değerlendireceğimize karar vermek kalmıştı.”
Kaya konuşmasının sonunda hazırlanan kitabın kadın ve LGBTİ+’lar için bir mücadele deneyimi olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Bunları ve daha fazlasını, daha fazla kadın ve LGBTİ+’nın sesini, deneyimini bir araya getirerek geleceğe taşıma hevesiyle bu kitabı hazırladık. Çalışmanın en az kendisi kadar bu kitabın hazırlığı da yoğun emek, kolektif çalışma ve bir an bile eşitlik ve özgürlük mücadelesinden kopmama enerjisi istiyordu. Ses kayıtlarını her çözümlediğimizde çalışmanın heyecanını tekrar duyuyor, onları yazıya geçirdikçe kitap haline getirme sürecine giderek yakınlaştığımızı hissediyor ama yazılar biriktikçe giderek karmaşıklaşan ve artan deneyimlerin hepsini kitaba taşıma kaygısı ile bu sürecin giderek uzadığını hissediyorduk. Şimdi ise sona geldik. Birbirimize dokunduğumuz, söyleştiğimiz, yer yer online iletişim kurduğumuz hemen her kadının, LGBTİ+’ın deneyimlerinden müteşekkil kitabımızı bu kez sadece bu kampanyaya katılanlarla değil, daha geniş kesimlerle paylaşıyoruz. Bu yüzden heyecanlıyız. Pandemi ve her kriz halini fırsata çevirmeye çalışan patriarka ile mücadele devam ederken yüzden fazla kadın ve LGBTİ+’ın kaleminden çıkan bu kitabın bu mücadeleye bir katkı sağlayacağına inanıyoruz.”
Kadın Kurumlardan Dayanışma!
Kitabın hikayesinin anlatım sürecinin ardından Tevgerine Jinan Azad (TJA), Demokratik Kadın Hareketi (DKH), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), Kadınların Kurtuluşu sözcüleri ile SML Etiket direnişçisi Seçil Arı ve Sinbo direnişçisi Dilbent Türker söz aldı.
Yapılan konuşmalarda kadın mücadelesinin bugün geldiği noktaya değinildi. Deniz Poyraz’ın katledilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve LGBTİ+’lara dönük nefret saldırılarıyla erkek-devletin tekrar kendisini ortaya çıkarttığını vurguladı.
Direnişçiler Seçil Arı ve Dilbent Türker de devam ettikleri mücadeleyi anlatarak Yeni Demokrat Kadın’a deneyimleri ortaya çıkaran kitaptan dolayı teşekkür ettiler.
Etkinlikte konuşmaların ardından kadınlar ve LGBTİ+ söz alarak kitabın çıkış sürecine dair deneyimlerini paylaşarak, kendi sözlerinin kitapta yer almasının önemli olduğuna ve dayanışmayı hissetmenin nemine vurgular yaptı.
Yapılan konuşma ve selamlamaların ardından Sarya Müzik Topluluğu sahne aldı.